Arkadaşlıklar öyle ilk görüşte aşk gibi yaşanalılan bir olay değildir. Her zaman anlatılan bir gün giderken ben ona çarptım elinden kitapları düştü, yere düşen kitaplarını aldım ona verdim veriken göz göze geldik, uzun uzun bakıştık… Böyle başlayan yada başka türlü başlayan aşk hikayelerine benzemezler arkadaşlıklar onlar ilk görüşte değil zamanla, sağlam yapıtaşları üzerine oturur. Bir tohumun ilk ekildiği zaman nasıl ki toprakla birlikteliği, samimiyeti nasıl ise arkadaşlıkda öyledir. Zaman geçer toprakla tohumun artık başka bir ilişkileri vardır onlar sıkıca bir olmuşlardır. Ayrılmaz bir birliktelik söz konusudur. Tohum toprağın verdiği güçle artık tohum değil dev bir ağaç olmuştur ve bu ikisini ayırmak imkansızdır. Toprak ağacı besler, ağaçda toprağın sımsıkı bir arada surmasını dağılmasını engeller, erezyonu engeller.
Arkadaş olmak demek sımsıkı bir arada olmak demek. Tıpkı toprak ve ağaç birlikteliği gibi. Her zaman beraber olmak ve birbirini korumak demektir. Farkında olmadan da olsa o duygunun gelişip büyümesi demektir.
Hayat normal seyrinde giderken davranışları kontrollü yaparsınız, adımlarınızı yere sert basarsınız ki hayatta dik durabilesiniz. Ama bazen istem dışı yada sizin o manada yapmak istemediğiniz yada o manaya getirmediğiniz olaylar anlaşılabilir.
Bir hata yapmışım adı üstünde hata yani istemeyerek olmuş. Zaten isteyerek olsa hata mı olur ona başka bir şey denmez mi. Bir yalnışlık kurbanı olmuşum farkında olmayarak, farkında olsam yaparmıyım arkadaşımın kırılacağını bilerek. Yaptıklarım tamamen istemeyerek, farkında olmadan, bilmeyerek yapmış olduğum davranışlardı. İşte bu durumda arkadaşlığın verdiği o sıkı bağ araya girmesi gerekmez mi? Bir yanlış anlaşılma olmştur diye düşünmek gerekmez mi? Aslında benim dostum bunu diyecek insan değildir O o manada yapmamıştır bunu deyip o davranışı göz ardı etmesi gerekmez mi?
Niye o zaman yanlış anlaşılmalar oluyor tanımıyor muyuz birbirmizi, anlamıyormuyuz? Hayır. Anlıyoruz aslında ama bazen yalnışa çekmek geliyor içimizden. Mesela bir örnek verelim:
İki arkadaş var, birisi çalışkan düzenli olarak derslerine çalışıyor diğeri ise pek çalışmayı sevmeyen bi tarz. Zaten çalışmakda, çalışmamakta ufaklıktan gelen bir olay değil mi? İkiside üniversitede okuyor birisi dört, diğeri ise ikinci sınıfta. Son sınıfta olanın bir çok dersi kalmış durumda, zaten ne beklenir ki, sen gel ders çalışma sonra da yata yata ders geç. Olacak iş değil. Diğeri ise bütün dersleri geçmiş çalışkan bir yapıya sahip. Neyse bir gün bir muhabbet geçiyor. Son sınıfta olan diğerinin:
-bu sene dersler çok zor hepsinden kalacağım. Demesi üzerine:
- geçersinnn. Ben senin kadar çalışsam profesor olurum demiştir.
Olay sıradan bir muhabbettir son sınıftakine ve en son söylediği cümleyi sen çalışkansın, düzenli olarak çalıştığın için tüm dersleri geçersin manasında safiyane bir şekilde söylemiştir.
Gel zaman git zaman birkaç ay sonra bir muhabbet açılır. Alt sınıftaki “zaten sen zekisin profesor bile olursun” demiştir. Sebebini anlaymaz arkadaşı bu ne demek der. Diğeri ise:
- Hani sen bi gün ben senin kadar çalışsam profesor olurum demiştin ya. Senden zekiyim manasına getirmiştin ya olayı. Hatırladın mı?
Şok olmuştur arkadaşı ve mana verememektedir. Aklının en ücra köşelerinde, en sinsi şeyleri düşündüğü o bölgede bile böyle bir düşünce geçmemiştir. Hiçbir zaman kendisini ondan üstün görmemiştir. Çünkü o ARKADAŞıdır. Ona karşı ukalık yapmaz. Ama şimdi bu davranıl neyin nesidir. Nedir yani arkadaşlık bu mudur: safiyane denililen bir cümleyi sen içinde sakla sonra da bir zaman arkadaşının yüzüne vur. Bu mudur?
Dediğimiz gibi her insan hata yapar. Bilmeyerek yada istemeyerek. Hele karşısındaki herşeyini paylaştığı birisi ise bu hatayı yapmayı hiç istemez. Artık zalim bir dünyada yaşıyoruz dostluklar, en samimi arkadaşlıklar sanırım menfaat üzerine kurulmuş galiba. Eskisi gibi arkadaşlıklar, uğruna canını verebilecek samimi duygular üzerine kurulmuyor galiba. Öyle idi zamanında nikah memurunun evlendirmek için söylediği “…iyi günde, kötü günde, sağlıkta ve hastalıkta…..” kelimeler arkadaşlar arasında yürekten ve karşılıksız olarak söyleniyordu. Her zaman bir olmak, beraber olmak için söyleniyordu.
Sanırım artık anlıyorum ben yeni çağa ayak uyduramıyorum ve hala eski kafalı olarak davranıyorum. O samimiyane dostluklara ve uğruna canını verilecek arkadaşlıklara inanıyorum. Ve hiçde yeni çağa ayak uydurupda menfaat ve çıkar üzerine arkadaşlık kurmayı düşünmüyorum. Sanırım arkadaşlarımın arasından gün gelir benim gibi geri kafalı birisini bulabilirim…
SAYGILAR….
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder