Zaman o kadar hızlı akıyor ki, geride bıraktıklarınızı dün gibi hatırladığımız halde seneler geçtiğini çok sonralar anlayabiliyorsunuz. Bu akan zamana şöyle geriye doğru bakınca neler yaşadıklarımız bir film sahnesi gibidir. Çok eskiye gittiğimizde ise bir çok şeyi hatırlayamayabiliyoruz, eski film şeridinin yıpranması gibi sahneler gözümüzün önüne gelemeyebiliyor ama bazı olaylar vardır ki seneler geçse mezara da gidiyor olsan o sahneler sürekli göz önündedir hiç unutmayız. O kadar güzel koruruz zihnimizde o zaman dilimlerini.
Hadi biraz geriye gidelim….
Her şey 22 yıl önce sıcak bir yaz gününde temmuzun son günlerinde yaşanıyor. Ben o zaman sarı başlı yaramaz bir çocuğum. Daha 4 yaşındayım. Sabah kalkıp az yırtık, az yamalı rengârenk bir şort giydim temiz miydi değimliydi belli değildi. Temiz olsa bile akşama kadar nasıl olsa kir, pas, çamur ne varsa üstünde olacaktı. Üstüme de atlete benzer askılı kollu gibi bişey giydim. Yine yaramazlık için dışarı çıktım.
Vakit öğlen oldu. Annemi taksiye bindirdiler annem sancılar içinde babam ile taksiye binip yola çıktılar. Anneme ne olmuştu bilemedim ben. Beni bir ağlamak tuttu ve evİmizin köşesinde o eski yeşil telefon direklerinin yanında oturup annemin yolunu bekler oldum. Komşumuz Huriye ablanın kızı bana ablalık ediyor beni teselli ediyordu. Bana göre de annemin hastalığı o kadar kötüydü ki bizim oradaki hastaneye değil de başka bir hastaneye taa Soma’ya götürmüşlerdi. Sürekli yola bakıyor sürekli annemi düşünüyordum. Huriye ablanın kızı da bana avunsun diye bana bonibon, çubuk kraker gibi şeyler alıyordu. Çocuk aklımla onları yiyorum ama aklım hala yolda. Gel oğlum içeri geçelim hava sıcak deseler de yok ben yolda bekliyorum hala annemi…
Babamı gördüm. Hızlı adımlarla eve doğru geliyordu. Gördüm baba anneme ne oldu diye soramadan hemen eve girip bir ufak battaniye alıp tekrar hastaneye doğru yola çıktı. Ben hala olayları anlamamakta ısrarlı gibiydim aklımda sadece annem vardı.
Çocuk aklımla annemi o sıcakta bekledim, orada yandım sıcak geçti belki başıma ama anneme bişey oldu düşüncesi ile bekledim. Annem, babam yoldan geliyordu. Ama ortada garip bir durum vardı. Annemin elinde başka bir şey daha vardı ellerinin üstünde battaniyenin içinde önemli bir şey olmalı ki koruyarak geliyordu. Eve girdik annemi takip ettim annem hasta değil yüzü gülüyordu. Babamda aynıydı. Battaniyeyi açtılar ortada hamur yumağına benzer, top gibi bir şey vardı az da siyah tüylere benzer bişey vardı. O kadar sevimli bişeydi ki bir anda yüzümde gülümse olmuştu. Bu miniminnacık bir bebek vardı ve o bebek benim kardeşimdi. O bebek Ebru’ydu.
Temmuzun o sıcağında, temmuz ayının sonunda hayatıma böyle giren bir kardeşim oldu. Kıskanmak ne kelime ona sımsıkı sarıldım. Sanki ben çok büyükmüşüm de, o benim çocuğummuş gibi bakmaya başladığım ufak bir bebekti benim için. Hayatıma öyle bir girmişti ki hayatım değişti. sevgiyi onda buldum. Ona sevgi verdim. Evimde benim için neşe kaynağımdı. okula başladım okuldan geldiğimde evde vakit geçirecek ufaklık vardı. Seneler böylece ilerledi gitti…..
Senelerce hep korudum kolladım. Her derdine destek olmak istedim. Yaptım mı yapamadım mı bilemiyorum ama ona ne kadar değer versem de benim gözümde hep değer kazandı. Hep benim gözümde minik kardeşim oldu.
Bugün tam 22 sene oldu. Tam 22 sene önce bugün bir bebek doğdu. Tam 22 sene önce benim hayat kaynağım doğdu. O gün bana neşe geldi, huzur geldi. Derdi de benim oldu sevinci de benim oldu. Dün gibi hatırladığım günlerin en başında bugün var sanırım. En eski hafızamın gülü sensin canım kardeşim. O gün iyi ki doğmuşsun iyi ki hayatıma girmişsin. Doğum günün kutlu olsun canım kardeşim. İyi ki varsın ve iyi ki hayatımdasın.
Sevgili Kardeşim Ebru Dündar için yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder